MARDİN VE MİDYAT ARASINDA GÖRÜNMEYEN SINIRLAR
Mardin, Mezopotamya’ya açılan bir kapı gibidir. Her taşı, her sokağı binlerce yıllık medeniyetin izini taşır. Onun yanı başındaki Midyat da, taş konakları, Süryani kültürü, şarapçılığı ve film setleriyle ayrı bir cazibe merkezi. Bu iki güzellik, aslında b

ZEKİ SİNCAR
Fakat ne yazık ki son yıllarda turizm konusunda “kim daha ön planda olacak?” tartışmaları, yerelde bir çekişmeye dönüştü. Bir Mardinli olarak görüyorum ki bu kıyas, halkın arasına suni bir ayrım sokuyor. Oysa turistin gözünde Mardin ve Midyat, ayrılmaz bir bütün. Mardin’in dar sokaklarını gezen bir ziyaretçi, ertesi gün Midyat’ta taş işçiliğini görmek ister. Bu doğallığı “rekabet” duygusuyla gölgelemek, hem Mardin’e hem Midyat’a haksızlık olur.
Turizmde başarı, kıskançlıkla değil iş birliğiyle gelir. Mardin’in gücü, Midyat’la birleştiğinde çoğalır. Ortak festivaller, kültür rotaları, tanıtımlar ve rehberlik hizmetleriyle bütüncül bir “Mezopotamya Deneyimi” markası yaratılabilir. Böylece hem turist daha uzun kalır, hem esnaf daha çok kazanır, hem de bölgenin sesi dünyada daha güçlü duyulur.
Unutulmamalıdır ki; tarih boyunca Mardin’in taşına işleyen usta, Midyat’ın taşını da oymuştur. Bu topraklarda kardeşlik varken rekabet, sadece kaybettirir.