Prof. Dr. İnal uyarıyor:
“Travma kronikleşmeden uzmandan destek alın”
RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR: HÜSEYİN AZAR
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Anabilim Dalı Başkanlığı’nın yanı sıra Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Prof. Dr. Neslihan İnal meslektaşlarının eğitimine katkı sunmak için geldiği Adana’da sorularımızı yanıtladı. Hatay Serinyol’da da eğitim veren Prof. Dr. İnal’la Adana’da bir otelde verilen eğitim öncesi bir araya gelerek depremden etkilenen çocuk ve ergenlerin izlemesi gereken yol haritaları üzerine görüşlerini aldık. Akut dönemin geçmesiyle birlikte depresyonlarda artış olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Neslihan İnal, kronikleşmiş olan travmaların kişilik ve kimlik gelişimine de olumsuz etkileyeceğini ifade etti.
Depremi yaşayan çocuk ve ergenlerin ruh sağlığı ile ilgili görülen problemler nelerdir?
Buradaki arkadaşlardan deprem bölgesinin durumunu anlamak ve öğrenmek amaçlı da geldik. Aslına bakarsanız benim çalışma yerim İzmir, deprem bölgesinde yakınları olan ve oralardan gelenlerin misafir edildiği bir yer. Problemlerle ilgili ulusal çapta yaptığımız bir çalışma henüz yok. Ama, hani olası olarak belki de daha fazla depresyon, daha fazla reaksiyonların artması ya da bu ilgili tepkilerin daha kronikleşmesi olabilir. Hani stres bozukluğu dediğimiz durumların daha da artmasını duyuyoruz ve bekliyoruz. Büyük olasılıkla artacak sınavlar ya da rahatsızlıklar, kaygı bozukluğu, belki yaz reaksiyonları. Kayıpları, şu anda o akut dönem geçtiği için daha net hissedebilmeye başlanması. Buna bağlı tabii belki depresyonların artışı olabilir. Ya da travma sonrası reaksiyonun da biraz daha ilişki durumları olabilir. Çocuklar, ergenler için en fazla korktuğumuz şey bu kronikleşmiş olan travmaların onların kişilik ve kimlik gelişimine de bir takım yansımaları olması. Ki, bu da gördüğümüz bir şey. Duygu dışa vurumları, davranışlarında bir takım sorunlar. Belki risk alma davranışları, belki biraz daha kendine zarar verme davranışları gibi belirtilerin olası olarak artma durumu var. Bu konuda biraz daha önlem alınması gerekiyor.
“SAYIMIZ AZ OLMASINA RAĞMEN LİSTEMİZ KABARIK”
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği olarak, deprem sonrası geçen bir yıllık sürede hangi çalışmaları yaptınız? Faaliyet alanlarınız nelerdir?
Şimdi, ilk akut dönemde yapılacak olanlar vardı. Sonraki dönemde yapılacak olanlar da var. Akut dönemde biz önlem açısından bir takım faaliyetler yapmaya çalıştık. Buradaki arkadaşlarımızı organize etmeye çalıştık. Ayrıca bulunduğumuz yerlerden hem buraya gönüllü gelip çalışanların yanı sıra hem de derneğimizin bir gönüllülük çağrısı oldu. Bu gönüllülük çağrısı içerisinde yüz yüze çalışabilirim, ya da online destek verebilirim veya her ikisini de yapabilirim diyen meslektaşlarımız oldu. Sayımız çok olmamasına karşın listemiz bayağı kabarık. Onlara ayrıca fedakârlıkları için çok teşekkür ediyorum. Akut dönemde görevlendirmelerle deprem bölgelerine arkadaşlar geldi. Zamanında Sağlık Bakanlığı, pandemide kurulan online sistemini aktive edip bizim gönüllü dernek üyelerimiz tarafından online görüşmelere başlandı. Hocalarımız, uzmanlarımız ve doktorlarımız deprem bölgesindeki ihtiyacı olan çocuk ve ailelere uzunca bir süre destek oldular. Daha sonra bu talepler azaldı. Yani ilk akut dönemde diyebilirim ki, ilk 6 ay talep çok yoğundu. Sonra giderek azaldı. Buna da bölgeye yeni atamaların yapılması etken oldu. Göç dalgası da yaşandı. Bazı insanlar bulunduğu yerleri de bırakıp gitti. Tabii ki başvuruları belki biraz değiştirdi ya da farklı alanlara kaydırmış olabilir. Belki farklı bölgelerde daha çok başvurulmuş da olabilir. O dönemde, hem meslektaşlarımızı örgütlemek hem ilk planda biraz insani sonrasında ruhsal yardım yapmak için ebeveynleri bilgilendirici faaliyetlerimiz oldu.
Başka neler yaptınız?
Meslektaşlarımıza yönelik eğitim programları düzenledik. Süreçte yine Danışmanlık hizmetine devam edeceğiz. Buraya gelme amacımız da onların ihtiyaçlarını tespit etmeye çalışmak. Ara ara online görüşmeler yapıyoruz. Bu kez, vereceğimiz eğitimlerle yüz yüze de görüşelim istedik. Daha iyi etkileşim olacağını düşünüyoruz. Hem moral de olacak. En büyük amacımız da bu oldu.
“YARDIMLAR SINIRLI KALMAMALI”
Adana ve Hatay Serinyol’da vereceğiniz eğitimlerin amacı nedir? Bir yıl sonra yapmanızın ne tür bir özelliği var?
Şöyle ki, psikiyatrik yardım geç dönemde daha çok ihtiyaç duyulan bir şey. Çünkü, akut dönemde daha çok insani yardım ön plana çıkıyor. Zaman ilerleyince, süreç oturmaya başladığında psikiyatrik ihtiyaçların daha fazla arttığını biliyoruz. O yüzden bir yıl sonra yapıyoruz. Hep başından beri söylemiştik. Bu sadece birkaç aileye yapılacak yardımla sınırlı kalmamalı. Hep kendi aramızda konuşuyoruz. Bir yıl sonra ne oldu? Ne durumda burası, ihtiyaçları neler? Çocuk ve gençlerin ihtiyaçları neler? O yüzden şu an bir yıl sonra bir nevi araştırma görevi de görüyoruz
“BİRLİKTE YAŞADILAR”
Dernek olarak Türkiye’nin her yerine hizmet veriyorsunuz. Özellikle deprem bölgesinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Çalıştığım yer İzmir. İzmir de Adana gibi deprem bölgesi. Deprem mağdurları, İzmir’de yakınlarının yanına gelerek oralarda ikamet ettiler. Birlikte yaşadılar. Bazıları göç etti. Her okula böyle konuk öğrenciler alındı. Tabii yardım etmeye çalıştığımız çocuklar ve aileler oldu. Daha çok ruhsal bozukluk, kaygı sorunları, uyku bozuklukları, kendilerini güvende hissetmeme gibi en çok öne çıkan durumlar oldu.
“ÇOCUKLARDA GÜVENLİK ALGISI ARTMALI”
Deprem travması yaşayan çocuk ve yetişkin bireylere, süreci atlatabilmeleri için neler tavsiye edersiniz?
Mümkün olduğunca rutin gündelik hayatın belli bir düzenle devam ettiği hissinin sürmesi gerekiyor. Güven algısını oluşturmalıyız. Çocuklarda güvenlik algısının artması gerekiyor. Elbette ki korkularımız olacak ama bu korkuların üzerine gitmeden ya da bu korkulardan kaçarak değil de bu korkularla baş ederek devam etmezsek, hayatla mücadelemiz çok zor olabilir. O yüzden hayat devam ettiği için ve hayatla mücadelemiz sürdüğü için bizim de çocuklarımıza model olduğumuz için kendimizde böyle korkular varsa bir kere bunu yenmemiz gerekiyor. O korkuları yendikten sonra da çocuklara güven vermemiz lazım. Hani çocuk büyüklerden güven duymazsa o da tabii ki kopuyor bir anlamda. Ama o korkuların hayata engel olacaksa, yapması gerekenleri engelleyecekse, çocuk gelişimine de zarar verebilir. Bu sebeple, mümkün olduğunca çocukların korkularını yenmesi için destek olmak, güvenlik algısını yükseltmek, güvende olduğumuzu, her şeyin yolunda gittiğini, hayatın hala akıp gittiğini, bir şeylerin yoluna girdiğini yaşantımızla ona göstermemiz gerekiyor.
Depremden etkilenen kaç çocuk ve yetişkin var? Elinizde Böyle bir veri var mı?
Dernek olarak elimizde böyle bir veri yok. Sanırım bunu saptamak da zor diye düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı’nın elinde böyle bir veri var mı onu da bilmiyorum. Belki bundan sonra bunun planlamasını yaparız diye düşünüyorum.
“SORUNLARIN KRONİKLEŞMESİ ÇOCUKLARDA BÜYÜK KAYIPLARA YOL AÇABİLİR”
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Çocuğumuzda, sosyal ve akademik hayatını etkileyen bir takım ruhsal sorunlar görüyorsak, bir türlü bir şeylerin yoluna girmediğinin farkındaysak mutlaka profesyonel destek almakta fayda var diye düşünüyorum. Çünkü o sorunların kronikleşmesi, uzaması, daha sonrasında çocuklar açısından çok büyük kayıplara yol açabilir. Eğer ki bu tür sorunlar varsa Türkiye’de gerçekten bir çok merkezin yanı sıra deprem bölgesinde de merkezler var. Yardım etmeye hazır kişiler olarak bir çok merkezin gönüllü olduğunu biliyorum. Hatta o dönem bizim bulunduğumuz, yaşadığımız bölgenin yanı sıra bir çok bölgede de vatandaşın istediği zaman başvurup yardım alacağı deprem poliklinikleri açıldı. Yani mümkün olduğunca, eğer böyle bir durum varsa mutlaka öncelik tanınıyor.