SEYHAN RÜZGARIN OĞLUNA EMANET
Cumhuriyet Halk Partisi Seyhan İlçe Başkanlığı koltuğuna oturmadan önce, partinin tüm kurullarında görev almasıyla kırılması zor bir rekora imza atan Ramazan Atikaslan’ın çocukluk ve gençlik yılları hep mücadele içinde geçmiş.
Kaynak: Business Life Dergisi
Eşi Ayten Hanım’la birlikte Türkiye’nin onlarca ilindeki mitinglere giderek CHP’nin başarısı için mücadele etmiş.
Futbol oynadığı yıllarda hızlı koşması sebebiyle lakabı ‘Rüzgarın Oğlu’ kalan Ramazan Atikaslan, siyah lastik ayakkabıyla maraton bile kazanmış. Hatta 100 metre koşunun birinde ayakkabısını evinde unuttuğu için çorapla koşarak birinciliği kimseye kaptırmamış.
Ve dahası, dahası…
Merak ediyorsanız okuyun lütfen...
Ramazan Atikaslan kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?
Adana’nın Çıldırım köyünde, 1950 yılında doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Tarsus’ta okudum. Babam Tarsus’ta Beyaz Çimento Fabrikası’nda odacı olarak çalışıyordu. İşçi çocuğuyum. Ben de ortaokul çağlarında gece 11, sabah 7 vardiyasına işe giderdim. Sabah okula gider, akşam yeniden işe giderdim.
Nasıl dinleniyordunuz?
Benim, gündüz okuyup gece işe gittiğimi bilirlerdi. Dayım elektrik bölümünde ustabaşıydı. Ben de gece bir elektrik arızası çıktığı zaman bakardım. Arıza olmadığı zamanlar uyuma fırsatı bulurdum. O zaman 100 lira aylık alırdım. 1971 yılında ise Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne başladım. Birinci sınıfı burada okudum. Çukurova Üniversitesi’nin Ziraat Fakültesi Bölümü açılınca Adana’ya geldim. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin ilk mezunlarındanım. Orta derecede İngilizce biliyorum.
“EVLİLİKTE, GÖNÜL BAĞINDAN ÇOK YOLDAŞLIĞA ÖNEM VERİRİM”
Biraz da özel hayatınızdan konuşsak. Evlisiniz. Eşinizle nasıl tanıştınız?
İki kız, bir erkek çocuk babasıyım. Dört torunum var. Eşim Ayten Hanım amcamın kızı. Beraber büyüdük. Zaten tanıyordum. Birbirimizi severek evlendik. Evlenmeden önce Ayten Hanım’la birlikte Antalya, Gaziantep, İstanbul ve Ankara mitinglerine beraber gittik. O zamanlar Adana İl Gençlik Kolları Başkanıydım. Mitinglerde evlenmeye karar vermiştim. Eşimle gönül bağının yanında fikir, yoldaşlık bağı vardı. Evlilikte gönül bağından ziyade fikir bağı ve yoldaşlığın daha önemli olduğuna inananlardanım. Eşimle nişanlıyken, o zamanlar rahmetli Bülent Ecevit döneminde Türkiye’nin çok sayıda ilindeki mitinglere de beraber gittik.
Evlilik teklifini nasıl yaptınız?
Amca çocukları olduğumuz için ailemiz de bizim evlenmemiz için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Öyle şaşalı bir evlilik teklifi olmadı. Ayten Hanım’la Mersin’e öğretmen okulu imtihanı için gitmiştik. Sınav sonrası sahilde dolaşırken evlenme teklifi yaptım.
“BANA RÜZGARIN OĞLU DERLERDİ”
Hopiniz var mı? Sporla aranız nasıl?
Gençliğimde profesyonel futbol oynadım. Ankara’da Güneşspor, Tarsus’un genç takımında santrafor olarak oynadım. Sahaya çıktığımda bana ‘rüzgarın oğlu’ derlerdi. Çok süratliydim. Tarsus’ta liseler arası maraton yarışmasında da birinci geldim. Eshabı Kehf’ten Tarsus merkezdeki Atatürk heykeline kadar koşulurdu. Baraj Mahallesi’ne kadar koşarak geldim. Arkadan ambulans pes edenleri topluyordu. Finişe 3 kilometre filan kalmıştı. Ben de artık yorulmaya başladım. Yarışmayı bırakmayı düşünüyordum ki, bir tane şalvarlı bir adam karşıdan bana ‘Karaoğlan, Allah’ına kurban Karaoğlan koş. Koş Karaoğlan’ diye tezahürat yapıyordu. Bu beni motive etti. Sanki hiç yorulmamış gibi yarışı birinci bitirdim. Hatta ipi göğüsledikten sonra da koşmayı sürdürüyordum ki, beden eğitimi öğretmenim Necati Bey beni yakalayıp ‘Tamam Atik’ dedi.
“ÇORAPLA KOŞUP BİRİNCİ OLDUM”
Yine 100 metrede şampiyon olmuştum. O zaman Mersin İdmanyurdu’yla Altay’ın maçı vardı. Birinci ligdeler. Devre arasında koşu yapılacak. Tarsus Amerikan Koleji, Mersin ve Tarsus’tan başka okul öğrencileri de katılacak. Ben de ‘siyah lastik ayakkabı’ ile koşuyordum. O gün ayakkabıyı götürmeyi unutmuşum. Koşu ayakkabısını orada Amerikan Koleji öğrencilerinde gördüm. Öğretmenime ayakkabıyı unuttuğumu söyledim. ‘Nasıl unuttun?’ dedi. Ben de ‘çorapla koşarım’ dedim ve çorapla koşarak yine birinci geldim.
Bu yarışla ilgili güzel bir anınız var. Yeri gelmişken paylaşır mısınız?
Daha önceki maraton koşusunda birinci gelmiştim. O yörenin esnafları birinci gelenlere hediyeler verirdi. Gömlek, ütü, çuvalla un vs… Tarsus’ta el arabası ile hamallık yapan birini, öğretmenimin verdiği 50 kuruşa tuttum. Hediyeleri el arabasına yükleyip eve geldim. Anam kapıyı açtı, baktı, okuma-yazması bile yoktu. ‘Ana koştum. Bana bunları verdiler’ dedim. ‘Abooo’ dedi anam, bir sevindi ki sormayın. Hediyeleri eve koyduk. Bir zaman sonra yine gittim. 100 metrede yine birinci geldim. Bronz madalya verdiler. Hediye yok. Anam da hediye bekliyor. Eve geldim. Anam beni pencerede bekliyor. Anam koştu geldi, ‘L.n koşmadın mı?’ dedi. ‘Ana koştum. Bunu verdiler’ dedim. Anam madalyamı aldı, kaldırıp attı. ‘Bu ne? Hediye nerede?’ dedi. ‘Vallahi ana bunu verdiler’ dedim. Hiç unutmam. O bronz madalyayı gidip yerden geri aldım.
“ÇOK GÜZEL TÜRKÜ SÖYLERDİM”
Bir de Ankara’da konservatuar maceram var. Sesim çok güzeldi. Herkes benim böyle siyasetçi filan olacağını bilmezdi. Yani Türkiye’nin sayılı ses sanatçılarından birisi olacağımı ilkokuldan beri öğretmenlerim söylerdi. Çok güzel türkü söylerdim. Türk Sanat Müziği de söylemeye başladım. Ankara’da iki ay kadar konservatuara gittim ama ekonomik şartlardan Adana’da Ziraat Fakültesi açılınca gurbette okumanın zor olduğunu gördüm ve Adana’ya döndüm. Burada da hem okul hem de siyasete devam ettim.
Spor ve müzikten başka hobileriniz var mı? Mesela balığa gider misiniz, resim yapar mısınız?
Yok. Hiç becerim yok.
Üniversite okudunuz. O zaman yemek yapma beceriniz vardır her halde?
O da hiç yok. Yurtta kaldım.
Evde yenge hanıma yardım ediyor musunuz?
Mutfağa bile sokmaz. Giremem. İhtiyaç duymadım ancak hiç aç kalmadım. Bana bir ekmek bir de peynir yeterli. Yemek ayrımı yapmam.
Eşinizin yaptığı, sizin beğendiğiniz yemek var mı?
Eşim çok güzel patlıcan güveci yapar.
“ECEVİT BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
Tekrar siyasete dönelim…
Ankara’da bir Ecevit, İsmet Paşa olayından başka bir şey bilmezdim, o zaman. Hep siyasetten uzaktım. Hiç aklıma bile gelmedi. Ecevit olayı beni etkiledi. Adana’ya gelmiştim. Ankara’da da partiye gidip geliyordum ama Adana İnönü Caddesi’nde ahşap bina var. Tahtalı bir yer. Partiye çıktım. ‘Kimsin, nesin?’ dediler. Ziraat Fakültesi’nde okuduğumu söyledim. Bir hafta sonra partiye üye oldum. Bir hafta sonra da beni gençlik kolları yönetimine aldılar. O zaman da üniversite mezunu olmak zordu. Süleyman Dağıstanlı il gençlik kolları başkanıydı. Üç ay sonra da beni merkez gençlik kolları başkanı yaptılar. Kongre yapıldı. Kongrede tekrar seçimi kazandım. İki dönem il disiplin kurulu başkanlığı yaptım. Şimdi ilçe başkanıyım ve Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde benden başka her kademede hizmet eden kişi yoktur. Orhan Ekici zamanında altı ay da il başkan vekilliği yaptım. O zaman, sayın Ekici’nin çocukları Almanya’daydı. Altı ay izin alınca vekâleti bana verdi. O zaman ben il yönetimindeydim.
“HERKESİN DERDİNİ DİNLERİM”
Tabandan tavana yerel seçimde başarılı bir grafik çizdiniz. Dört yıl sonra yapılacak genel seçimler için Seyhan bazında bir planınız var mı?
Belki takip ediyorsunuzdur. Ben sokak sokak gezerim. Öyle güle oynaya oturamam, gezerim. Yani bir mahalleye bir gün gitmeyeyim o gün rahatsız olurum. İnsan odaklıyım. İnsanlarla oturup konuşmayı seven biriyim. Bir Allah’ın kulu ‘Ramazan Atikaslan’ı telefonla aradım, ulaşamadım’ diyemez. Kapım hiç kapanmamıştır. Herkesin derdini dinlerim. Çözerim veya çözemem ama herkesin sorunlarını mümkün olduğu kadar gidermeye çalışırım. ‘Ben’ kelimesini kullanmam. Hep çoğulu kullanırım. İkincisi ‘yok’ kelimesini de kullanmam. Birisinin bana bir işi düşsün veya bir sorunu bana gelsin, uğraşırım. Seni ararım, onu ararım. Bu işle ilgili kim varsa arar çözmeye çalışırım ama uğraşırım.
CHP Seyhan İlçe yönetimi 18 kişiden oluşur. İlk söylediğim şu olmuştur; “Ben, eksiğimi, hatamı görememiş olabilirim. Sizler benim hatamı gördüğünüz zaman beni uyaracaksınız. Benim başarılı olmamı istiyorsanız, bizim bu yönetimde başarılı olmamız gerekiyorsa sizler hatamı söyleyeceksiniz. Burada tartışıp daha güzelini yapacağız.”
“SİYASET DÜZGÜN OLURSA DÜNYA GÜZEL OLUR”
Gençlere ne tavsiye edeceksiniz?
Gençlere, özellikle de kadınlara sesleniyorum. Hangi partiye gönül vermişlerse, sempati duyuyorlarsa o partiye gidip mutlaka üye olsunlar. Partilerin üye sayısı, hele hele genç Z kuşağının o siyasi partideki üye sayısı ne kadar artarsa siyaset o kadar tez düzelir. Dünyayı bilim adamları değil siyasetçiler yönetir. Siyaset ne kadar düzgün olursa dünya da o kadar temiz, o kadar güzel olur. Ben hep şunu da söylerim. Dünyada en kutsal ibadet siyasettir. Namaz kılmak, hacca gitmek kadar kutsaldır. İnsan niye namaz kılar? Cennet kapısından geçmek için. Niye hacca gider? Geçmişte işlediği suç, günahtan kurtulmak için ama niye siyaset yapar? Allah’ın yarattığı tüm doğaya canlı-cansız şu dünyaya hizmet etmek için daha huzurlu, daha mutlu, daha güzel bir dünya oluşturmak için siyasiler ulaşır. Yani siyaset bir meslek değildir. Toplumsal bir olaydır. Siyaset halka ve Hakk’a hizmettir.
Bir anımı daha anlatmak isterim. Aytaç Durak’ın Adana’ya yaptığı en büyük hizmet Çatalan Barajı’dır. Çatalan Barajı yapılmadan önce, hepiniz bilirsiniz Adana’yı sel alırdı. Yeşilevler’i de sel alırdı. O zaman Yeşilevler Mahalle temsilcisi Sıtkı Altıngül, namı diğer ‘Kör Sıtkı’ vardı. Belediye Başkanı da CHP’li. Sel gelmiş, evlerin altını su basmış. Evi su basanlar belediyeyi arıyor ki gelsin arazöz suyu temizlesin diye O Kör Sıtkı kendisinin de evi su basmış olmasına rağmen karısının ve çocuklarının eline kovayı verip komşularının evinin suyunu boşaltmaya göndermişti. Niye? ‘Bu belediye Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediyesi. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi’nin mahalle temsilcisiyim. Benim partime, benim belediyeme laf gelmesin’ diye kendi evini bırakıp komşularının evinin suyunu temizlettirirdi. İşte gerçek partililik bu.
Verimli bir sohbet oldu Ramazan Başkanım. Vakit ayırdığınız için Business Life ekibi olarak teşekkür ederiz.
Ben de size bu imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.