KÜÇÜK KIYAM-ET
Merhaba sevgili dostlar
Emine Küçük
-Herkesin kendi yolculuğunda yaşadığı küçük kıyametler, doğayı sardı, sarmaladı coşturdu. Her şeyin bir sonu var, her şey yaşanabilir, her şey dediğimiz kavram zamanı geldiğinde yaşanır ve biter. Alacağız heybemize yaşanmışlıkları, farkındalıklarımızı sonrası iç görünle yaşamını anlamlandırdıkça yaşam sevincin coşacak.
Afet denince akla bir tek deprem gelirdi değil mi?
Artık algımız değişiyor.
Ülkemizin güneyi yanarken kuzeyinde sel felaketleri vb. bir karmaşanın içindeyiz sanki.
Neden?
Nasıl?
Diye sorgulamak lazım, artık zamanı geldi değil mi?
Neden sorusuna bir bakalım mı ne dersiniz?
Böyle bir çağda yozlaşabilmek kolay değil, ruhumuzu bir yozlaşma bulutunun içine bırakmış savruluyoruz.
Gördüğümüze, duyduğumuza sorgulamadan inanıp yaşamı –miş gibi yaşıyoruz. Artık uyanma vakti gelmedi mi?
İnsanı insan yapan ahlak, dayanışma birlik saygı sevgi vb. kavramları içimizde sindirip ruhumuza o coşkuyu almadıkça be tabii insanlara aşılamadıkça yapay çiçekler gibi bu dünyadan gideceğiz.
İnsan sadece bedeniyle değil ruhuyla zihniyle bir olma çabasındadır. Eğer sen ruhunu insanlara, hayvanlara yani tüm canlılara zarar vermeye devam edersen ruhun ve zihnin bir bataklığa dönmez mi?
İşte biz o bataklığa dönmüş ruhların bedelini doğanın haykırışları ile duyuyoruz sanki!
Bunu istediğiniz gibi adlandırabilirsiniz. Bunun adı terör olur iklim değişikliği olur her şey olabilir. Asıl gerçeklik insan ruhunu aydınlatabilmek farkındalığa erişmek için çabalamaz ise daha çok isimler takarız.
Bir babanın kızına şehvetle bakabilmesi, zarar vermesi, gönlüm el vermiyor daha çirkin şeyleri yazmaya siz anladınız. Toplumun yozlaşmışlığına, aile kavramının basitleştirilmesi, hatta insanın kendi değerini bilmemesi, pesimist düşüncede takılı kalmamız, kadın cinayetleri, hayvanlara yapılan zulümler, daha da yazmak acı veriyor. İşte bu nedenlerin bazıları…
Nedenleri çok uzatmak yerine artık nasıl sorusuna geçelim mi?
Bu küçük kıyam –etlerimizi nasıl huzura erdirebileceğimizde?
Her insan bir mucizedir!
İnsanın farkındalıkla ilerleyeceği bir amacı varsa sürekli gelişim halindedir. Duyarlı, özverili, dayanışma içinde, yeniden ayağa kalkmayı, güçlü olmayı öğreneceğiz. Bu gelişimi beden, zihin, ruh üçlüsünün barışıklığı ile yapabiliriz. İşte bu üçlü savaş halindeyken insanlarla da savaş halinde olursun. Demek ki bir eksiklik var? diye düşünmeliyiz. Öyle değil mi? Hayatımıza yeni kararlar verip düzeni değiştirip öğreneceğiz. Bu üçlü mucizeyi beslemeyi, kendimize odak noktamız olarak getirebilirsek kendi potansiyelimizi ortaya çıkarabiliriz.
İnsandan insana değişim-gelişim sürecini yargılamadan, şikayet etmeden yolumuza dimdik coşkuyla devam edeceğiz. Biz değişir, gelişirsek dünya değişir. Dünyamız değişirse insan olabilmenin her an şükrünü yaşarız.
Buna değmez mi?
Hepimize mutlu günler.